Tosya'nın Tarihçesi


 

http://www.tosya.gov.tr/   
http://www.tosya.bel.tr/

TOSYA’NIN TARİHÇESİ

Tosya bölge itibari ile çok eski bir yerleşim merkezidir ve ne zaman, kimler tarafından kurulduğu bilinmemektedir. Ancak tarihi kalıntılara bakıldığında Tosya’nın çok eski bir yerleşim merkezi olduğu anlaşılmaktadır. Şehrin, doğu-batı ticaretinde çok önemli olan “İpek Yolu” üzerinde kurulması önemini artırmış, şehir yıllarca bölgenin önemli bir ticaret merkezi olmuştur.

1071 Malazgirt zaferinden sonra, Çankırı ve Kastamonu ile beraber Türk hakimiyetine girmiştir. Bölge önce Anadolu Selçuklu devleti sonra Candar-oğulları, Çoban-oğulları ve II. Murat döneminde de Osmanlı Devleti Hakimiyetine girerek günümüze kadar gelmiştir.

Şehrin tarih içindeki ilk yerleşim bölgesinin şimdiki yeri olduğuna dair bazı şüpheler vardır. Bu günkü yerleşim bölgesinin güney doğusunda yaklaşık üç kilometre uzaklıktaki “Mermerdirek” mevkiinde Bizans dönemine ait kalıntıların bulunması Tosya’nın ilk yerleşim yerinin burası olabileceği kanaatini vermektedir.

Tosya’daki yer isimlerinden Kayı, Karkın, Kınık, Bayat, Afşar, Çepni, Gökomuz gibi Türk isimleri olması, bölgeye yerleşen Türklerin Oğuz boylarına mensup olduklarını göstermektedir.

Tosya’nın Türk Hakimiyetine Girişi

Tosya’nın Türkler tarafından fethini Paflagonya olarak bilinen bölgenin fethi içerisinde aramak gerekir.

Türler Anadolu’ya ilk defa Hun’lar zamanında gelmişler, daha sonra Müslümanlığı kabul eden Türk beyleri İslam orduları ile Anadolu’daki gaza faaliyetlerine katılmışlardır. IX. Yüzyılın sonlarında Busru’l Afşini, Kayıoğlu Ahmet, Hakan Munis, Burduroğlu Rüstem, Ebu Sabit’in Türki, Toğanoğlu Ahmet gibi meşhur Türk komutanlar Sivas, Amasya, Niksar, Kayseri, Şebinkarahisar, Konya Ereğli, Yalvaç, Bergama, Ankara, Ulukışla, Çankırı, Eskişehir gibi Anadolu’nun bir çok şehrini ele geçirmişlerdi. Ancak karşı taarruza geçen Bizans orduları bu şehirleri geri almaya muvaffak olmuşlardı.

Anadolu’nun kamilen Türklerin eline geçmesi şüphesiz ki 1071 Malazgirt Zaferinden sonra olmuştur. Selçuklular bu büyük zaferi kazandıktan sonra Anadolu’ya yaptıkları akınların mahiyeti değişmiştir. Daha önce Anadolu’yu tanıyan, keşfeden ve yıpratan akınlar yerine Malazgirt zaferinden sonra kalıcı ve yerleşme gayesi ile fetihlere girişilmiştir. Bizans ordusunun Malazgirt’te kesin bir yenilgiye uğratılmasından sonra, Anadolu’da Türk akınlarına mukavemet edecek bir gücün kalmaması üzerine Türkler kısa bir zaman içerisinde Üsküdar’a ulaşmışlardır.

Tosya’nın fethedilmesini tabi olarak bölgenin fethedilmesi hareketleri içerisinde aramak gerekir. Bölge Türlerin eline takriben XI. Yüzyılın sonlarında geçmiştir. Bu yıllarda Çankırı’yı ele geçiren Emir Kara Tekin Sinop, Kastamonu ve Çankırı’da hüküm sürmüştür. Tabiatıyla Tosya da ilk defa bu yıllarda Türk hakimiyetine girmiş oldu. I. Haçlı seferinin başlaması üzerine bölge uzun yıllar Türk Bizans mücadelesine sahne olmuştur.

Selçuklular ve Beylikler Döneminde Tosya Anadolu siyasi birliğinin tamamlanmasında ilk sistemli hareket II. Kılıç Arslan zamanında görmekteyiz. II. Kılıç Arslan eski Türk hakimiyet telakkisine göre ülkesini oğulları arasında paylaştırdı. Bu paylaşımda Paflogonya olarak bilinen ve Pontus şehirleri olarak gösterilen Çankırı ve Kastamonu II. Kılıç Arslan’ın oğlu Ankara Meliki Mesud’a düşmüştür. Tosya, Çankırı ile Kastamonu arasında bir yerleşim yeri olduğuna göre yukarıda bahsedilen yerlerle birlikte Türk hakimiyetine girdiği kabul edilebilir.

Ankara Meliki Mesud babası zamanında kardeşleri Bizans aleyhine toprakları genişletirken, bu bölgede Bizanslılara karşı yaptığı seferler neticesinde 1197 yılında Devreğ’i fethetmeye muvaffak olmuştu. Coğrafi mevkiler göz önünde tutulursa, Tosya’nın da içinde bulunduğu Sinop’tan başlayarak Devreğ’e kadar olan bölge melik Mesud’un idaresinde idi. XIII. Yüzyılın ortalarından sonra Selçuklu hakimiyetinde olan topraklar, Sinop’un batısından itibaren gösterilmektedir. Bölgenin fethi I. İzzettin Keykavus’un 1214 yılında Sinop’u alması ile tamamlanmıştır.

Bundan sonra Tosya’nın da içinde bulunduğu Batı Karadeniz Bölgesinde Çoban-oğulları beyliğinin söz sahibi olduğu görülmektedir. Hüsameddin Çoban Beyin soyundan adını alan bu beylik bölgedeki hakimiyetini XIII. Yüzyılın sonlarına kadar sürdürmüştür. Bölgede 1291 yılında Şemseddin Yaman Candar’ın Kastamonu’yu alması ile Candar-oğullarının egemenliği başlamış oldu.

Osmanlı-Candaroğulları Mücadelesi ve Tosya

1299 yılında küçük bir beylik olarak ortaya çıkan Osmanlı devleti Anadolu’daki diğer Türk beylikleri ile iyi geçinerek genişlemesini Bizans toprakları yönünde yapmıştır.

Osmanlı Candar-oğulları beyliklerinin ilk dönem ilişkilerine dair kaynaklarda tatmin edici bilgiler mevcut değildir. Osmanlıların “Kötürüm Beyazid” dedikleri Candar-oğlu beyi zamanından itibaren Osmanlı Candar-oğulları ilişkileri başlamıştır. İlk dönemlerde iyi ilişkiler içerisinde olan bu iki beylik Kötürüm Beyazid’in oğlu olan II. Süleyman’ın babasına isyan ederek Osmanlılara sığınması ile bozulmuştur.

Bu durum karşısında Kötürüm Beyazid çeşitli ittifak arayışlarına girerek Sivas Hükümdarı Kadı Burhaneddin’e elçiler göndermiştir. Bu arada I. Murat Kötürüm Beyazid’in oğlu II. Süleyman’ın emrine bir ordu vererek babasının üzerine gönderdi. Kastamonu’da yapılan savaşta yenilen Kötürüm Beyazid Sinop’a çekilmek zorunda kalmıştır.

Osmanlıların Kastamonu’yu terk etmesi üzerine babasına karşı direnemeyen II. Süleyman Kastamonu’dan tekrar ayrılarak I. Murat tan yardım istedi. Bu olaylar sırasında hastalanarak ölen Kötürüm Beyazid’in yerine oğlu II. Süleyman (Paşa) geçmiş oldu.(1385) II. Süleyman Paşa I. Murat’ın ölümünden sonra yerine geçen oğlu Yıldırım Beyazid’in ilk yıllarında da Osmanlılarla iyi geçindi. Ne var ki Yıldırım Beyazid’in Anadolu Türk Birliğini sağlama yönünde Anadolu’daki diğer Türk Beyliklerine yönelik hareketleri Süleyman Paşayı yeni ittifaklar aramaya itmiştir.

1392 yılında Yıldırım Beyazid’in II. Süleyman Paşa’yı öldürmesi ile Kastamonu ve Candar-oğulları topraklarının büyük bir kısmı Osmanlıların eline geçmiş oldu. Bundan sonra Candar-oğulları beyliğini tekrar eski durumuna getirmek için beyliğin Sinop kolunda hüküm süren İsfendiyar Bey mücadeleye başladı.

İsfendiyar bey Osmanlı padişahına bir elçi göndererek af diledi ve Sinop’un kendisine bırakılmasını istedi. Yapılan anlaşmaya göre Tosya’nın da içinde bulunduğu Kastamonu, Çankırı ve Kalecik tarafları Osmanlılara geçmiş oldu.

1402 Ankara savaşından sonra, Timur, Yıldırım Beyazid’in daha evvel ele geçirmiş olduğu beyliklere eski istiklallerini iade etti. Timur İsfendiyar Beye sadece Sinop’u değil Yıldırım’ın 1392 yılında aldığı Kastamonu, Tosya, Çankırı ve Kalecik’i de verdi.

Fetret devri yıllarında Osmanlı devletini tekrar ihya etmeye çalışan Çelebi Mehmet’e karşı İsfendiyar bey ve Osmanlı Şehzadesi İsa bey Bakırküresi, Tosya, Çankırı, Kaleci ve Canik askerlerinden müteşekkil bir ordu ile Ankara’yı almak istemişlerse de Gerede önlerinde yapılan savaşı kaybederek çekilmişlerdir.

Osmanlı Candar-oğulları ilişkileri günlük politikalar gereği bazen dostane, bazen de hasmane bir şekilde gelişiyordu. Çelebi Mehmet 1416 yılında Eflak’a yapacağı bir sefer için İsfendiyar Beyden yardım istemişti. Bunun üzerine İsfendiyar Bey, oğlu Kasım bey komutasındaki bir kuvveti Osmanlıların yardımına gönderdi. Eflak Seferi dönüşü Kasım bey babasının beyliğin en mahsuldar olan Çankırı, Kalecik, Tosya ve Kastamonu taraflarını çok sevdiği oğlu Hızır’a vermek istemesine gücenerek babasının yanına dönmeyerek Osmanlı himayesinde kaldı. Bu durum iki devlet arasındaki ilişkilerin tekrar bozulmasına sebebiyet vermiştir.

Çelebi Mehmet yukarıda sözü edilen yerlerin Kasım’a verilmesi için İsfendiyar beye bir name yazdı ise de kabul edilmedi. Bunun üzerine Çelebi Mehmet Candar-oğulları beyliği üzerine sefer açtı. Sinop’a çekilen İsfendiyar bey, Çelebi Mehmet’in bu isteğini kabul etmiş, Bakırküresi ve Kastamonu’nun kendisinde kalmasını rica etmek, Tosya, Çankırı ve Kalecik’in oğlu Kasım’a değil padişahın kendisine kalmasını dilediğini bildirmek için elçi göndermişti. Ilgaz dağı sınır kabul edilerek Tosya ve Kargı’da dahil olmak üzere Çankırı ve Kalecik Osmanlı himayesindeki Candar-oğlu Kasım’a verilmişti. Böylece Candar-oğulları beyliğinin bir kısmı Osmanlı hakimiyetine girmiş oldu.

Çelebi Mehmet’in ölümü II. Murat’ın Osmanlı tahtına çıkması üzerine ortaya çıkan olayları fırsat bilen İsfendiyar bey daha önce Osmanlı himayesindeki oğluna vermek zorunda kaldığı yerleri geri aldı. Küçük Mustafa Çelebi işini bitiren II. Murat Kasım bey komutasındaki kuvvetleri İsfendiyar bey üzerine göndererek, önce Kastamonu’ya sonrada Sinop’a çekilmesini sağladı. Yapılan anlaşma ile Çelebi Mehmet zamanındaki sınırlara dönülmüş oldu.

Candar-oğlu İsfendiyar bey Osmanlılarla öteden beri gelen anlaşmazlığı kesin olarak ortadan kaldırmak için Osmanlılarla akrabalık kurmayı uygun bulmuştur. Bu politikasında başarılı olan İsfendiyar bey ülkesinde yeniden huzuru ve düzeni tesis etmiştir.

İsfendiyar beyin 1439 yılında Sinop’ta ölmesi üzerine yerine oğlu II. İbrahim Bey geçti. 1443 yılına kadar beyliğin başında kalan II. İbrahim Bey döneminde Osmanlı-Candar-oğulları ilişkilerinde bir değişiklik olmadı. 1443 yılında beyliğin başına II. İbrahim Beyin büyük oğlu İsmail beyin geçtiği görülmektedir.

İsmail bey 1451 yılında Osmanlı Tahtına geçen II. Mehmet’le dostane ilişkiler kurmuş, hatta İstanbul Muhasarasına bizzat askerleri ile gelerek yardımda bulunmuştu. 27 Mayıs 1453 günü girişilecek son hücum öncesinde şehrin teslimi için imparatora gönderilenler arasında idi.

Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethi gibi büyük bir başarıdan sonra Anadolu Türk Birliğini sağlama yolundaki politikası Candar-oğlu İsmail beyi rahatsız etmiştir. Bu sebeple İsmail bey kendisine yeni bir hami bulmak için Hıristiyan alemi ve Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’la temasa geçmiştir.

Candar-oğulları beyliğinin kesin olarak Osmanlı topraklarına katılması, Fatih’in bir Ceneviz Kolonisi olan Amasra’yı 1459 yılında alması ile başlamıştır. 1461 yılında Kastamonu’yu alan Fatih Sultan Mehmet, Sinop kalesine kapanan İsmail Bey üzerine kuvvet gönderdi. Kaleyi muhasara eden Osmanlılara karşı çıkar yol bulamayan İsmail Bey kaleyi savaşmadan teslim etmiş ve Sinop’ta Fatih tarafından iyi karşılanarak kendisine Bursa civarındaki Yenişehir, İnegöl ve Yarhisar tımar olarak verilmiştir.

Candar-oğulları beyliğinin bundan sonra başına İsmail beyin kardeşi Cemaleddin Kızıl Ahmet geçirilmiştir(1461). Ancak Trabzon seferinden sonra kendisine mora sancağı verilerek Kastamonu dan uzaklaştırılmıştı. Böylece Candar-oğulları beyliği kesin olarak 1461 yılında Osmanlılara katılmış oldu.

Kuruluş devrinden itibaren Osmanlılara karşı düşmanca bir politika takip eden Candar-oğulluları , Osmanlı Devleti için Anadolu da büyük bir tehlike olmuştur. Candar-oğulları beyliğinin sahip olduğu toprakların coğrafi önemi, Bursa–Tebriz kuzey ipek yolunun bu beyliğin elinde olması ve batıda meşgul olurken arkasını emniyete alması gibi birçok sebep Candar-oğlu beyliğinin alınmasını mecbur kılıyordu.

Prof. Dr Yaşar Yücel’e göre Candar-oğulları beyliğinin Osmanlı Devletine katılmasını zaruri kılan amiller; Hıristiyan dünyasınca Anadolu’yu Osmanlılardan kurtarmak için girişilen uluslar arası ittifaka Candar-oğullarının katılması, Candar-oğullarının Trabzon Rum imparatorluğu ile ittifaka girişmesi, Tebriz – Tokat –Bursa ipek yolunun tehdit altında bulunması, Sinop limanının askeri ve İktisadi önemidir.

Osmanlı İdaresinde Tosya

Tosya, 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından kesin olarak Osmanlı Topraklarına katılmıştır. Aslında Tosya, fiili olarak Celebi Mehmet (1423) zamanından itibaren Osmanlı idaresinde bulunuyordu. Fatih Sultan Mehmet’in Kastamonu’yu alması ile Batı Karadeniz bölgesindeki siyasi parçalanmışlık son bulmuş oldu.

Tosya’nın Osmanlı idari taksimatında yer alması 1461 yılından sonra olmalıdır. Başlangıçta, Rumeli ve Anadolu eyaleti olarak teşkilatlanan Osmanlı İmparatorluğunda Kastamonu, Anadolu eyaletinin merkezi olan Kütahya’ya bağlı idi. “Paşa Sancağı” da denilen bu eyalet merkezlerinde Beylerbeyi otururdu ve taşra kuvvetlerinin başkomutanı , sancak yöneticilerinin amiri durumunda idi.

XVIII. yüzyılda Kastamonu, Anadolu eyaletine bağlı bir sancak merkezi idi. Ancak Kastamonu merkezinde sancak beyi oturmuyor, yerine vekil olarak tayin ettiği mütesellim onun görevlerini yerine getiriyordu.

1756 tarihinde Kastamonu’ya bağlı otuz üç kaza bulunmakta idi. H.1211-1217 (1796-1802) tarihleri arasında Tosya Şer’iyye sicilinden anlaşıldığına göre Tosya, Kastamonu’ya bağlı Çankırı sancağının bir kazası idi. Öyle Anlaşılıyor ki Tosya, daha sonraki idari düzenlemeler sonucunda Kastamonu’ya bağlanmıştır.

Osmanlı Devleti XIX. Yüzyılda taşra yönetiminde yeni düzenlemeler yaptı. Osmanlı Yönetiminde esas yönetim birimi olan sancak, Tanzimat tan sonra ‘liva”, eyaletlerde “Vilayet” olmuştu.

1864 yılında çıkarılan vilayet nizamnamesi ile ülke yeniden yapılanmış idi. Vilayetlerde bir vali ve onun maiyyetinde diğer devlet görevlileri vardı.

1869 yılında yayınlanan vilayet salnamesine göre Kastamonu dört Sancaktan oluşmaktadır. Tosya bu salnameye göre Çankırı sancağından ayrılarak Kastamonu sancağına bağlanmıştır. Bu tarihte Kastamonu merkez, Sinop, Çankırı, ve Bolu olmak üzere dört sancaktan müteşekkil idi. 1907 yılında Bolu, 1918 yılında da Çankırı ve Sinop Kastamonu’dan ayrılarak müstakil birer vilayet olmuşlardır. Tosya Cumhuriyet döneminde de Kastamonu’nun bir kazası olarak idari yapıda yer almıştır.